28 Nisan 2012 Cumartesi

Şeyh Kara Mustafa Türbesi-Çankırı (Gezilerimizden Notlar-6)


Şeyh Kara Mustafa Türbesi-Çankırı (Gezilerimizden Notlar-6)

Bu gün 28 Nisan 20012. Eşimle kendi aramızda gelenekselleştirdiğimiz hafta sonları çevre il ziyaretlerinden birini daha gerçekleştiriyoruz. Kırıkkale-Çankırı arası yaklaşık olarak 100 km'lik bir mesafe. İçimizde az da olsa sıcak havalar sıkıntısı olsa da ben çevreyi inceleyen bakışlarla araba kullanırken eşim bir yandan benimle sohbet ediyor diğer yandan da bulmaca çözmeye çalışıyor. Yolumuz üzerinde Kırıkkale'nin Kalecik ilçesi var önce oradan geçiyoruz. Bana göre Kırıkkale'nin en güzel ilçesi Kalecik.  Üzüm bağları ve iyice işlenmiş bahçelerin içerisinden geçen yoldan süzülüp gidiyoruz.

Anadolu'nun sıcak ve doğal insanları işlerinin başında toprağa emeklerini katıyorlar. Gördüğüm güzel manzaralar için eşimden resimler çekmesini rica ediyorum. Gözlerim yol kenarında bir çeşme arıyor. Bu yolların en güzel taraflarından birisi de bu. Anadolu insanı amma inancından amma da ihtiyacından yol kenarlarına çeşmeler yaptırmış. Çankırı'ya iyice yaklaştığımızda Şeyh Kara Mustafa Türbesi yazan bir levha gözüme takılıyor. Bir an bile tereddüt etmeden yolumu sağa kırarak türbeyi ziyaret etmek istiyorum. Ana yola 1 km'lik bir mesafede küçük bir tepede meftun bir zat-ı şahane. Çankırı Belediyesi az bir gayretle bir şeyler yapmaya çalışmış. Arabamızla taş bir yoldan tepeye çıkmaya başlıyoruz. Tam tepede etrafı çevrilmiş baş taşları mermerden yapılmış yaklaşık 1000 yıllık bir türbe... Yanında türbeyle yekpare bir halde küçük bir mescit yapmışlar. Aynı alanda akan iki çeşme var. İnsanların abdest alıp namaz kılacakları düşünülmüş olmalı... Baharı mevsiminde yaratıcının kudret eli toprağa dokununca mezarın etrafında ki tek iğde ağacı da yemyeşil, çamlar da... İkide güzel kokan gül var. Lilaya çalan renkleriyle baharı müjdeliyorlar. Duamızı edip aşağıya iniyorum. Tepenin tan dibinde iki ayrı tuvalet inşa edilmiş ve enteresan olanı içlerinde su tesisat düzeneği olmasına rağmen çeşmeleri yok. Yanıbaşında olan köy muhtarı bu kadarını da yapmaktan aciz olamaz diyeceğim ama biliyorum ki kötü niyetli ziyaretçiler söküp götürmüş de olabilirler.



Yeniden ana yola çıkıp Çankırı'ya doğru ilerliyoruz. Ben ve eşimin Çankırı'yı ilk ziyaretimiz olacak. Eşimin yıllar öncesinden tanıdığı kaderin bir şekilde buralara savurduğu arkadaşlarını da görme arzusu  var. Planlanmamış bir gezinin bize bırakacağı tek şey görebildiğimiz ve gezebildiğimiz kadarından zevk almak olacak. Şehrin girişine üç sütun üzerine atılmış bir kemer koymuşlar. Daha önce demiryollarıyla pek seyahat etmemiş birisi olarak bu şehirden geçen demiryolunu ilk kez görüyoruz. Şehrin girişi pek yerleşik gözükmüyor. İlk önce Çankırı Kalesi'ni ziyaret etmek istiyoruz. Şehrin büyükçe bir mezarlığı var. Birkaç kapısı olduğundan her kapıya bir isim vermişler.  Kaleye gidecek bir yol ararken yanlış sokağa girdiğimizde şehrin gerçek sahipleri olan insanlara rastlıyoruz. Dar sokaklar, hizmetten uzak görünümleriyle karşımıza çıkıyorlar.  Yanlış yola girdiğimizi anlayıp geriye dönüyoruz. Şehrin göbeğine konulan hipermarketin önüne park ederek içeriye giriyoruz. Oysa bu tür AVM lerin kesinlikle şehir merkezinden uzak bir yerlerde inşa edilmeleri gerektiğini okumuştum. Tamamen tüketim psikolojisine sahip ve tükettikçe mutlu olan simaların dolaştığı işyerlerinin önünden geçerek en üst kata çıkıyoruz. Öğlen ezanı okunalı fazla olmadı. Öğlen namazlarını eda ettikten sonra biz de o insanların arasında yerimizi alıyoruz. Çalan telefon bizi o ortamdan az da olsa uzaklaştırıyor. Eşimin arkadaşlarından biri arıyor. Kısa bir konuşmanın ardından çok kısa zamanda yanımızda oluyor. Eşimin arkadaşını görünce yüzünde oluşan mutluluk ifadesi bu gezimizin benim açımdan amacına ulaştığının belirtisi oluyor.  Planlamadığımız ama bize karşılaması itibariyle çok güzel bir eve misafir oluyoruz. Uzayıp giden binalara inat müstakil bir ev  ve yemyeşil bir bahçe. Şehrin göbeğinde bu haliyle kalabilmesi için ayrı bir mücadele gerektiren durum. Sonrasında hoş muhabbetlerin olduğu, anıların paylaşıldığı sıcak ev yapımı yemekler...


Arkadaşımızın dünya tatlısı, uykudan daha sessiz ve uyuyandan daha teslimiyet içindeki kızı Zeynep Nisa ile eğleniyoruz. O da bizim gibi akşam gelecek yolcuyu bekliyor. Konuşabilse babasını beklerken dolup dolup boşaldığını anlatacak ama yaşı konuşmak için erken. Murat Bey ile ilk kez tanışacağız. Ortak noktalarımızın olduğunu duymak beni daha da heyecanlandırdı. Balık tutmak sadece bir eğlence değil bir terapi yöntemidir diye düşünenlerden birisi de o... Derken yolcumuz geliyor. Sıcak güler yüzlü bir ev sahibini bekliyormuşum meğer. Tanıştık, kaynaştık ve konuştuk. İyi bir arkadaş daha edinmiş oldum. Çamlarla örtülü serin ve bahçeye bakan balkonda sohbetlerle çay içtikten sonra yola çıkma kararı alıyoruz. Yaklaşık bir saatlik yoldan sonra evimize varıyoruz. Damaklarımızda ve belleklerimizde hoş bir haz bırakan bu gezi ikimizi de tatmin etmiş durumda. Yurdumu yeniden keşfeder gibiyim.



Bekir Kale Ahıskalı
Gezilerimizden Notlar-6
28 Nisan 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder