8 Mayıs 2012 Salı
Aşkın Şehidi Şems-i Tebrizi -Gezilerimizden Notlar-7
Aşkın Şehidi Şems-i Tebrizi - Gezilerimizden Notlar-7)
Konya'ya bu amaçla ilk gelişim. Önce kalacak bir otel arıyoruz. Özkaymak firmasına ait dört yıldızlı bir otele yerleşiyoruz. Uzun olmasa da beş saatlik yolculuk bizi yormuş. Yığılıp kalıyoruz. Niyetimiz sabah erkenden kalkıp şehri dolaşmak. Sabah kahvaltısı için indiğimizde bizi çok güzel bir kahvaltının beklediğini anladık. Çoktan seçmeli menüsüyle göz kamaştıran bir dizayn içinde hem kahvaltımızı yaptık hem de gazetelerimizi okuduk. Eşyalarımızı alarak otelden ayrıldık. İlk durağımız Şemsi Tebrizi'nin kabrini ziyaret etmek oldu. Caminin içine girdiğimizde omuzlarımıza ağırlık çöküyordu. Sanki Şemsi Tebrizi'yi ben şehit etmiş ve yaklaşık 900 yıl sonra nedamet duyuyormuşçasına eziklik hissederek huzurunda boynum bükük duruyordum. Ya da sanki O bize emanet edilmişte biz emanet misafirimize sahip çıkamamışçasına mahcubiyet hissediyordum. İçimden hüngür hüngür ağlamak geliyordu. Huzurdan çıktığımda benim içimden gelen şeyin eşimin gözlerinden geldiğini gördüm. O ki her zaman benden daha rikkat sahibi ve daha merhametlidir. Ben aşkın şehidinE üzülüyordum eşim ise ağlıyordu. Dualar ettikten sonra adetimiz olduğu üzere hediyelik eşyalar alarak Mevlana'nın kabrine doğru yürümeye başlıyoruz. Bu şehirde dikkatmizi çeken Karatay Belediyesi'nin çok iyi çalıştığı heryerin çok temiz olduğu ve heryerin otopark haline getirilmiş olması.
Mevlana'nın kabrine doğru giden yol üzerinde Konya'da ticaretin ne kadar gelişmiş olduğunu daha iyi anlıyoruz. Yerli ve yabancı kafileler gruplar halinde akın ediyorlar. Biletimizi alarak müzeyi ve kabri ziyarete etmek üzere içeriye giriyoruz. Burada ödediğimiz kişi başı 3 lira rakamı ve içerideki temizlik ve çalışmaları görünce Erzurum Kalesi'ni ziyaret ederken ödediğimiz rakamın yapılanlara mukabil ne kadar pahalı olduğunu anlıyorum. Zira orada hiçbir hizmet olmamasına karşı bir ücret alınıyor ve sizin ödediğiniz paranın neyin karşılığı olduğunu anlayamıyorsunuz.
Eşim Sille denilen bir yerden bahsediyor. Alaaddin diye anılan tarihi mekanı ararken tabelaları takip ederek Sille'ye doğru yol alıyoruz. Yaklaşık 5 km sonra Sille denilen yere geliyoruz. Tabelada Şehir Atolyeleri yazıyor ama ben atelye tarzı binalar göremiyorum. Beklediğimizi bulamamış olmanın burukluğuyla geriye dönüyoruz.
Şehirde Anadolu Selçukluları'nın izleri hakim. Alaaddin Tepesi'ne çıkınca şehri daha iyi görüyorsunuz. Tepenin tam başına yaptırılan camiyi enine boyuna adımlama gereği duydum. Eni 100 adım boyu ise 25 adım olarak yapılan bu cami Selçuklu mimarisiyle yapılmış. Avlusunda ise mezarlar bulunuyor. Tepenin yamacında tarihi kazıntılar yapılıyor. Tepeden baktığımızda günün eylemcilerinin gürültüsüyle örtüşen kalabalıkla birlikte çok yüksek diyebileceğim sesler duyuyoruz. 1 mayıs işçi bayramının en olaysız kutlandığı zaman bu zaman olsa gerek. Konya'ya geldiğimizden bu yana hemen her ziyaret ettiğimiz yerde gördüğümüz genç sevgililer burada da karşımıza çıkınca kendileriyle tanışmak için yanlarına gidiyoruz. Birisi Trabzon'lu erkek diğeri ise Afganistan göçmeni ama istanbul'da yaşayan ikisi de Ankara'da Gazi Üniversitesi'nde okuyan ganç aşıklar. Kısa sohbetten sonra Meram Bağlarına gitme kararı alıyoruz.
Tabelaları takip ederek Meram Bağları'na doğru gidiyoruz. Düz ve etrafı ağaçlarla kaplı bir yol. Evet burası gerçekten bağlardan oluşuyor. Yolda Ateşbaz Veli yazan tabelayı görünce eşim Mevlana'nın ahçıbaşı olan zat olduğundan bahsediyor. Dönüşte ziyaret etme kararı alıyoruz. Meram bağları'na vardığımızda Doğu Karadeniz'i andıran bir bitki örtüsüne hakim olduğunu görüyoruz. Alaaddin Tepesinde karşılaştığımız gençler burada da karşımıza çıkıyorlar. Beraberce oturup çay içiyoruz. Yaklaşık bir saatlik bir sohbetin ardından vedalaşarak ayrılıyoruz. Meram Bağları'ndan ayrılırken Ateşbaz Veli'nin türbesibi ziyaret ediyoruz. Bir bahçe içerisinde tehna bir yerde unutulmuş bir türbe...
Son türbe ziyaretimizle birlikte Konya'nın meşhur etli ekmeğini yemeden gidilmeyeceği kararını alıyoruz. Konya'da gördüğüm o ki burada yerel yönetimler çok iyi hizmet ediyorlar. Temiz bir şehirde dolaşmak, manevi havayı solumak ziyaretimizi daha da tatmin edici yapıyor. Önce şehirleri bir örümcek ağı gibi saran AVM'lerden birine uğruyoruz. Bizim en gergin olduğumuz yerlerden birisi de buralardır. Henüz zamanının gelmediğini düşündüğüm alışverişler beni soğuk yaparken raf ve tezgahlardan üzerimize atlayacak gibi duran ürün ve kıyafetler eşimin en zayıf zamanı olarak karşıma dikiliyorlar. Aynı şeyleri beğeniyor, aynı şeyleri arzuluyor ve aynı şeylerin gerekliliğine inanıyoruz ama sadece sahip olmamız gereken zaman konusunda farklı düşünüyoruz. AVM den ayrılıp Ankara istikametine doğru yol alırken gördüğüm bir halk pazarına uğramak istiyorum. Eşimle birlikte bir baştan diğer başa dolaşıyoruz. Eşim bir kaç parça birşeyler alıyor ve oradan da ayrılıyoruz.
Cadde üzerinde rastladığımız Etli Ekmek tabelasının yanında duruyor ve içeriye giriyoruz. Buralara kadar gelip de bu tatları tatmamak olmaz. Etli ekmeğimizi yiyor ve çayımızı içip kalkıyoruz.
Bu şehirden ayrılmanın zamanı geldi artık. Gittiğimiz her şehirde olduğu gibi hatıra eşyalar alıyoruz. Eşimin en çok mutlu olduğu şey dolap kapaklarına yapıştırılan ve o şehrin figür ve değerlerinden oluşan mıknatıslı minyatürlerden bir kaçını daha almış bulunmaktayız. Evimizin bir köşesini otantik hale getirmemiz için toprak testi, birkaç bakır cezye ve maşrapa aldığımızı da belirtmeliyim.
Eşim planlı gezilerden yana olsa da ben uzun uzun planlamaların ziyaretleri kalıplaştırdığını düşünüyorum. Bakalım bir sonraki gezimiz ne yöne ve ne zaman olacak...
Bekir Kale Ahıskalı
Gezilerimizden Nortlar-7
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder