9 Nisan 2012 Pazartesi

Keşke Yafes Yüzme Bilmeseydi


Keşke yafes yüzme bilmeseydi... 



İnsanlar büyüdükçe günahları da büyür 
Büyüdükçe insan, masumluğu küçülür 


Her insanın dilenmişliği vardır 
Yüreğimizde saf tutan dilenciliğimizle 
Saklanıyoruz gözlerimizin arkasına 
Ne dilenmedik ki bizler 
Çocukken ilgi, harçlık 
Mekteplerde bilgi dilendik 
Ergenlikte erkekliği, aşkı 
Yorulduğumuzda dinlenmeyi 
Uykulara doyunca sabahları dilendik 



Berdel yaşayan bir tabuttu 
Töre içlerinde taptıkları puttu, 
Kara gözlü bedeviyi bekliyordu Kıptî bir kadın 
Üzeri hiçbir zaman dolmamış bir sofrayı kaldırıp 
Yamalı bir kumaş serip yerine 
Yırtık çoraplarını çıkarıp 
Bedenini serecekti üzerine 
Kilit vurup dudaklarına 
Vazifesini yapacaktı erine 
Alnına silah dayanmış serçe kadar çaresizdi 
Vursalar iki damla kan akacaktı oysa 
Kılcal damarlarından Nil akamazdı ki 
Bardağa ilk düşen damla kadar şaşkındı 
Dört nala koşmayan, kişnemeyen ölü atlar gibi 
Yere serilip yatacaktı bir süre 



Bir çocuk görürsünüz 
Saçları çırılçıplaktır 
Dişlerinden süt akar bu zenci çocuğun 
Teni hurma renginden biraz daha aktır 
Sonra Küçük Asya'dan gelen 
Beyaz tenli bir adam gelir yanına 
Dört eşiyle 
Altın dişiyle 
Böbürlenerek yürüyüşüyle 



İçte isyankâr, dilde tevbekâr 
Bastıramadığı iç isyanlarıyla 
Bir asiydi Hicaz'lı 
Evinde aç, açık çocukları vardı 
Gururunu çğneyip 
Bir kez daha el açıp 
Ağlayarak yalvardı 
Bugün de bir ekmek parası çok görüldü 
El açtı diye aşağılandı, hor görüldü 



Küfrü bağırarak 
Sevgiyi fısıldayarak söyleyenlerin mahkemesinden 
Kimse bir af çıkmasını beklememeliydi 
Çaresiz bir babanım idam fermanı 
Sofra başında verilmeliydi 
İki kaşının arasına çöreklenen şeyle 
Düşlerini sıktı Kıpti kadın 
Sonra odasına kapandı 



Burası Hicaz'dı 
Ümmetin zenginlerinin geldiği yerdi 
Nasıl olsa fukaranın hakkı unutulmuştu 
Peygamber çoktan ölmüştü 
Ömer yoktu, Ali'de yoktu 
Fukaralık cezasını tamamlayınca 
Yalnızlık hakkını da çekecekti 
Yaşamanın sezonu bitecek 
Ölmek vakti de gelecekti Hicaz Dilencisi'nin 



O'da Yafes gibi 
Hem ümmetti, hem evlattı 
Ağzıyla yiyenler görmüştü 
Gözleriyle yiyenlerin yanında çok masumdular 
Gözleri doldu Hicaz Dilenci'sinin 
Gözlerinde tufanlar koparacakken 
Yafes'i düşündü birden 
"Keşke Yafes yüzme bilmeseydi" dedi.* 





Bekir Kale Ahıskalı 
2010 


Küçük Asya: Latince kaynaklarda Anadolu'ya verilen ad 
Yafes: Nuh Peygamberin evladıdır. Rivayet odur ki: Nuh Peygamber oğlu Yafes'e tufan 
kopacağını gemiye binmesini söylediğinde "tufan kopsa ne olur ben yüzme biliyorum" 
diyerek gemiye binmemiş ve tufanda boğulmuştur. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder