9 Nisan 2012 Pazartesi

Çobanın dudağında sesiyle coşan kaval



Çobanın dudağında sesiyle coşan bir kaval gördüm 


Kalın bir vücuddan sızan 
İnce hayal gibiler 
İsteseler doyururlar 
Verdiğini sayar gibiler 
Bu nasıl bir bakıştır 
Derini senden soyar gibiler 


İki kapılı bir han 
Nerede doğdun, nerede biter yaşam 
Üryan, urbasız gelirsin dünyaya 
Bir ceviz tabutla gidersin dünyadan 
Geldin ağladın, giderken ağlarlar 
Arkandan iki gün karalar bağlarlar 
Sonra gittiğini unutup çalıp oynarlar 
Sen dilencisin kimse unutmaz seni 
Bir fukara vardı derler, 
El açar dilenirdi 
Acıyan üç beş kuruş verirdi de 
Acımayan kendisini 
Hiç ölmeyecek bilirdi 
Oysa ağlayarak yolcu edilirdi her giden 
Ne oldu da şimdi alkış kopuyor birden 


İnsana bu dünyanın bütün vereceği 
Gelirken beyaz kundak, giderken beyaz kefen 
Zamanın hemen dolar sen çok erken diyorken 
Baharı bilmeyenler sonbaharda gamlanmaz 
Ocağı tütmeyenler, sönmüş küle ağlamaz 

Üç yarası var üç farklı yerinde 
Biri yokluk, yazılı kaderinde 
Biri soğuk, yel eser teninde 
Biri de açlık, sızlıyor içinde 
Kim akıl erdirebilir ki yazılmış bu bilmeceye 
Kapkara bir kalemle karalanmış kara geceye 
Fukara buydu işte dağların bitesinde 
Bir de kadın vardı dağların ötesinde 
Nasıl dursun ki 
Bir kadın gel desin de 
Yokluk işte, bir de kara cahillik 
Ne bileyim evi sıcak olsa belki 
Isınmak için bu kadar sokulmazdı eşine 
Onun da yakınında iki ak güvercin tüner 
Yine de eşine uzaktan da uzak dursa yeter 
Bilmez ki "fukaranın ektiği değil, dürttüğü biter" 
Fukaraydı derdi çoktu, içecek parası yoktu 
Yine de gönlü zengindi 
Neyi varsa paylaşırdı 
Fukaranın sofrasında bir kaşık fazlaydı hep 
Zenginin aç koyduğunu fakir doyururdu hep 


Bir kızı vardı Hicaz Dilecisi'nin 
Erken kesilmişti memeden 
Ne kadar emse bir damla süt akmazdı 
Kısır inek memesi gibiydi anasının memesi 
Aç büyümüştü, geç giymişti fistanı 
Baharı görmeden talan edilmişti bostanı 
Meyveleri solmuştu dalında kızarmadan 
Onda da bağı erken bozulanın matemi vardı 
Cehaletin adına kader denilen diyar bu diyardı 


Çobanın dudağında sesiyle coşan bir kaval gördüm 
Gözlerimi uyutup ben, kulaklarımla bir hayal gördüm 
Göğsüne dayamıştı başını yaslı bir kadın 
Onu göğsünde okşuyordu yaşlı bir kadın 


Bekir Kale Ahıskalı 
2010 



/////// 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder