9 Nisan 2012 Pazartesi

Hicaz Dilencisi



Hicaz Dilencisi 


Sevgiyi doğuran gözler

Yaşatan sözlerdi 
Gönül tokluğunaydı aşkı 
Aşkı kime anlatsa anlamayacak 
Anlıyormuş gibi yapacaklardı 


Hicaz dilencisi 
Ölümü bilmezdi, öldürmeyi de 
Birini sevinceye kadar 
Özlediği kadar sever 
Sevdiği kadar özlerdi 
Ebcedi tutturamadı bir kere 
Sabahları görmüş olmasa 
Karanlıklar koymazdı ona 


Gemsiz atlılar geçiyordu yüreğinden 
En derin mavisi kirlenmişti gönül denizinin 
Çölde yalınayak 
Çölde yalvararak 
Tanrı armağanı fukaralığıyla 
Şiltesizdi bütün yaşamı 
Bozbulanık akanın huyu suyu belliydi 
Durgun akan nehirlerden korkuyordu 


Her şeye yeniden başlayacaktı 
Düşen yıldızını bulmaya gidiyordu 
Dudakları da olmasa 
Süt beyazı düşlerine 
Zift karası küfürler yaklaşıyordu 
Önce küfredecekti. 
Kurduğu bağdaşı bozup çölü terkedecekti 
Bir sır kadar güzel/miş 
Sövmek isteyip sövemediği 


Erkendi... 
Aynalarda uyanmamıştı fukaralığı 
Kendinde değildi, uyuyordu gözleri 
Kendine gelince fukaralığını hatırlayacak 
Tüfek çatar gibi çatacaktı kaşlarını 
Abdestsiz çıkmazdı dilenmeye 
Bilmezdi ki zenginin cimrisine el 
İnsanın sevgisizine gönül açılmayacağını 
Çocuklarının ağlamasına uyandı birden 
Derin bir nefesle sarhoş edercesine ciğerlerini 
Sonra bir ah çekti ki 
Dilsiz bir gecenin mağara kapısı ağzından 
Bir dağın lav kusmasını andırıyordu 
Avuç içlerine sığdırmaya çalıştı dudaklarını 


Düşü ve dönüşü olmayan Hicaz Dilencisi 
Paslı bir döşe hamallık etmekten usanmıştı 
Bir gün, bir yıl, bir ömür 
Yitirmemecesine bulmak tokluğu 
Cimri değildi ki cömerdi kıskansın 
Adı çıkmıştı bir kere 
Geceyi beklemez 
Günün her saatinde yalvarırdı Tanrıya 
Küçük Asya kadınlarının elleri gibiydi elleri 
Bir kez daha açtı ellerini 


Önce "beklemek" 
Sonra "sabrın sonu selamettir" yalanı 
Hangi yalandı onu uzak şehirlerde 
Karnı tok diye anlatan 
En büyük yalan buydu işte 
Her gece omuz başlarını öpüyordu fukaralığın 
Toprağı kurak olanlar serin yağmurlar beklerler 
Ah! Senin kaç yatak adresin var fukaralık 
Kaç adreste istenmiyorsun' diye mırıldandı 

Fakirliğin resmini yaptığı gün gecesiz kalacaktı belki de 
'Elleri ölmüş ressam 
Gözlerine sahip ol! 
Gözlerin gözlerime sızıyor' dedi birden 
Hicaz'da ekmek dilenmek 
Sevgi dağıtmaktan daha kolaydı 
İnsan yığınları akmıştı bu beldeye 
Tanrıyı yakın olmaya geliyorlardı 
Tanrı'nın emirlerinin bazılarını unutup 

İçerisinde sevgi olmadıktan sonra 
Veysel'in gözleri görse de sevmezdi belki 
Sevgi dileniyordu Kays 
Bu yüzden Hicaz'ın en büyük dilencisiydi 


Bekir Kale Ahıskalı 
2010 




////////////// 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder