9 Nisan 2012 Pazartesi

İbrahim'in tahtayı yonttuğu gün

İbrahim'in tahtayı ilk yonttuğu gün





İklimine küsmüş bir yaşamdır bedevilik

Münzevi bir hayattan

Kapıları aralayıp kaçabilmek varken

Toprağın sıcağına ram ederek bedenin serinliğini

Bir hurma tadımlığı damak kamaşmasıyla takas etmek

Tüm açlığını... 





Tıfılları da alıp

Say etmek Safa ile Merve arasında

İklimine inat kıvılcım diyarının

...ve aç bir insana bir lokma vermek

Sahra'da bir su kuyusu bağışlamaktan evla iken

Cömertliğin tüm omuz kaldırışlığıyla takas etmek

Tüm cimriliğini... 





Yaratanın kanunu bu

Bir vaktini kaçırırsan secdenin

Bin hesabı vardır bu aymazlığın

Bir vaktini kaçırırsan öğünün

Bir suali yoktur bu çaresizliğin

Kıvrılırken karnında açlık denilen yılmayan bir yılan

Bir diğeri önüne hacı denilen bir sıfatla takas ederken

Tüm faniliğini... 





İbrahim'in tahtayı ilk yonttuğu gündür

Senin de başına gün çalsın diye buraya yazılışın

Seheri de ayrı bir yangındır bu mekanın

Neresinden söndürürsen söndür yeniden tutuşur

Tendeki bu yangın

Bir öğünlük sönüşle takas etmek

Tüm serinliğini... 





Bir lokma aşkıdır başındaki Hücaz Dilencisi

Bir bakmaya aşk denen bedeviler

Şehvet duvarlarına

Yalancı bir "seviyorum" dövizi asarlarken

Apış aralarından ibaret bir dünyaları varken

Sahte bir kahramanlık nârâsıyla takas etmek

Tüm sessizliğini... 





Deist türbanlılar göreceksin Kabe'yi tavaf ederlerken

Ali'yi bilmeyen Alevi'lerle el ele olacaklar belki

...ve secde eden kullar göreceksin

Akşam eteklerini öptüren Tanrı gibi davranacaklar sana

İşte o zaman sen

Omzndaki fakirlik hırkasıyla gurur duyacaksın

Yakacaksın karnındaki açlık yangınını yeniden

Ali gibi kimse bilmeyecek mezarının yerini

Said gibi Urfa'da göz yummayı dileyeceksin dünyaya

Hicazın göklerini bulutlar kaplayacak

...ve ardından binler ağlayacaklar sen gittiğinde 







Bekir Kale Ahıskalı

Haziran 2010 


//////////////////////// 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder