11 Nisan 2012 Çarşamba

Süleyman Karacabey’in Derdim misin yoksa dermanım mı isimli şiiri üzerine

Süleyman Karacabey’in Derdim misin yoksa dermanım mı isimli şiiri üzerine


“Kim bilir, belki de bir gün hatırlaya hatırlaya kendimizi yaratacağız, arzu hayatın biricik sırrıdır” diyordu Ahmet Hamdi Tanpınar “Yaşadığım”Gibi” sinde…

Süleyman Karacabey’in ilk şiirini okuduğum günü hatırlıyorum. Şiirin kime ait olduğuna bakmaksızın okuma gayretindeydim. Bir şiiri okumadan evvel şairinin kim olduğuna bakarsanız (ihtimal ki) önyargılarınız şiirin büyüsüne gölge düşürebilirler. Şiiri bitirdiğimde Osmanlı beylerini anımsatan bir soyisim okumuş ve bu Karacabeyin’in bir hikayesi olmalı demiştim. Zaman içerisinde tanıdıkça anladım ki Süleyman Karacabey’in yüreği eritilmiş altın gibi değerinden bir şey kaybetmeden her kalıba girmeye hazır… Yayınladığı her şiiri okumuşumdur. Kendisi dolu bulut küsmesi gibi her ağ anlamaya hazır bir yürekle rüzgarın kollarında seyahat ediyor. Buraya kadar her şey normal gözüküyor ama gözümden kaçmayan bir nokta daha var o da Karacabey’in yağış şekline karar veren etken hava katmanının ısı derecesi…


Şiire gelince… daha girişte rastladığım ve muhakkak değiştirilmeli diye düşündüğüm şey ve daima söylediğim gibi şiire fazladan değe katmayan her şey şiirde değer kaybına neden olur. Şiirin başlığında yer alan



Derdim misin yoksa dermanım mısın kısmı kesinlikle 
Derdim misin yoksa dermanım mı? Şeklinde olmalıydı. İstediği gibi yazmak şairin kendi tasarrufuna kalmış ise de fazlalık vurgunun şiddetini azaltmış gibi...


Bahara giden ömrüm 
Hazana döndü 
Yaşamadım hiç beyazı 
Hep karalara büründü 
Hep karanlıklar mı benim olmalıydı 
Bir yarısı hazan 
Bir yarısı hüzün 
Gülmedi yüzüm neyleyim 

Bu kısımda yer alan beyazdaki tekillik siyalara şeklinde değil siyaha şeklinde olabilirdi.

Yar bana baharmısın 
Yoksa hazanmısın 
Söyle bana 
Daha yaşar iken mezarımı kazanmısın 


Şiirin başlı başına vurgu bölümü olan üstteki kısım ise

Yar bana bahar mısın
Yoksa hazan mı
Söyle bana
Yaşar iken mezarımı kazan mı? Şeklinde de yazılabilirdi

Sevdiğim 
Güneşi hep sana verdim 
Aldım kendime ayazı 
Çektim çileyi ilmek ilmek 
Nasibimmiş hep hüzün dermek 
Avuçlarıma topladığım 
Bir yarısı sevda sancısı 
Bir yarısı yürek sızısı 
Gülmedi yüzüm… neyleyim 


Şiirin bu kısmında -neyleyim- ifadeleri çaresizliğin tam anlatımı… (ben kısmı çıkarılabilir)

Yar gurbetim misin 
Yoksa vuslatım mı 
Söyle bana 
Derdim misin yoksa dermanım mı

Çileye ram oldum 
Hücrelerde geçti duygularım 
Hasret doldurdum bardağımı da 
İçtim doyasıya yudum yudum 
Ne susuzluğum gitti 
Ne yangınım söndü 
Acıyı sen diye şifa bildim… neyleyim 


Bu kısımda hasretten memnuniyet seziyor gibiyim. Her şair gibi kavuşursam biteriz der gibi…

Yar güle benzer misin 
Yoksa diken mi 


Karacabey burada ikilemi bir üçlü örgü haline getirmiş 

Yar gül müsün 
yoksa diken mi?
Söyle bana 
Sevdama şifa mısın yoksa kanayan yara mı? 

..şeklinde örecek olsaydı yukarıda yapmış olduğu sorgulamaları geçerli kılacaktı. Burada yapılmak istenen sevgiliye direkt soru yöneltmekse sorularda yönlendirme olmayacaktı. Oysa şair” Yar güle benzer misin? derken sevgiliyi sorgulamak kadar olmasını istediği profili veriyor gibi…

Ömrümce gezdim durdum 
Sevda sarayında aşkı aradım 
Aynaya bakındım 
Yıllarıma üzüldüm 
Gönül çirkin sever mi 
Güzelin peşinde yoruldum… neyleyim


Karacabey okumaktan zevk aldığım, yeni imgeler okuyup, sıfatların yerlerinde kullanılışından memnuniyet duyduğum bir şair arkadaşım.
Bu şiirinin ham olduğu düşüncesindeyim. Başta zikrettiğim gibi değerinden bir şey kaybetmeden sevgilini yüreğindeki şekle bürünebilecek erimiş altın kütlesi gibi. Evet şiirin içinden bir hasret nehri akıyor. Sel halinde akan nehirler gibi önüne kattığı her şeyi okyanusa (şiir aynı zamanda şairin dudaklarından sevgilinin kulaklarına akan bir nehirdir) taşıyor. Sur eklerine dikkat edilmeliydi.
Karacabey’in şiirleri okumaya vakti harcamaya değecek şiirler okuyana bir şeyler kattıklarını düşünüyorum…


Bekir Kale Ahıskalı 
Şiir Tahlilleri-4

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder