28 Nisan 2012 Cumartesi

Şeyh Kara Mustafa Türbesi-Çankırı (Gezilerimizden Notlar-6)


Şeyh Kara Mustafa Türbesi-Çankırı (Gezilerimizden Notlar-6)

Bu gün 28 Nisan 20012. Eşimle kendi aramızda gelenekselleştirdiğimiz hafta sonları çevre il ziyaretlerinden birini daha gerçekleştiriyoruz. Kırıkkale-Çankırı arası yaklaşık olarak 100 km'lik bir mesafe. İçimizde az da olsa sıcak havalar sıkıntısı olsa da ben çevreyi inceleyen bakışlarla araba kullanırken eşim bir yandan benimle sohbet ediyor diğer yandan da bulmaca çözmeye çalışıyor. Yolumuz üzerinde Kırıkkale'nin Kalecik ilçesi var önce oradan geçiyoruz. Bana göre Kırıkkale'nin en güzel ilçesi Kalecik.  Üzüm bağları ve iyice işlenmiş bahçelerin içerisinden geçen yoldan süzülüp gidiyoruz.

Anadolu'nun sıcak ve doğal insanları işlerinin başında toprağa emeklerini katıyorlar. Gördüğüm güzel manzaralar için eşimden resimler çekmesini rica ediyorum. Gözlerim yol kenarında bir çeşme arıyor. Bu yolların en güzel taraflarından birisi de bu. Anadolu insanı amma inancından amma da ihtiyacından yol kenarlarına çeşmeler yaptırmış. Çankırı'ya iyice yaklaştığımızda Şeyh Kara Mustafa Türbesi yazan bir levha gözüme takılıyor. Bir an bile tereddüt etmeden yolumu sağa kırarak türbeyi ziyaret etmek istiyorum. Ana yola 1 km'lik bir mesafede küçük bir tepede meftun bir zat-ı şahane. Çankırı Belediyesi az bir gayretle bir şeyler yapmaya çalışmış. Arabamızla taş bir yoldan tepeye çıkmaya başlıyoruz. Tam tepede etrafı çevrilmiş baş taşları mermerden yapılmış yaklaşık 1000 yıllık bir türbe... Yanında türbeyle yekpare bir halde küçük bir mescit yapmışlar. Aynı alanda akan iki çeşme var. İnsanların abdest alıp namaz kılacakları düşünülmüş olmalı... Baharı mevsiminde yaratıcının kudret eli toprağa dokununca mezarın etrafında ki tek iğde ağacı da yemyeşil, çamlar da... İkide güzel kokan gül var. Lilaya çalan renkleriyle baharı müjdeliyorlar. Duamızı edip aşağıya iniyorum. Tepenin tan dibinde iki ayrı tuvalet inşa edilmiş ve enteresan olanı içlerinde su tesisat düzeneği olmasına rağmen çeşmeleri yok. Yanıbaşında olan köy muhtarı bu kadarını da yapmaktan aciz olamaz diyeceğim ama biliyorum ki kötü niyetli ziyaretçiler söküp götürmüş de olabilirler.



Yeniden ana yola çıkıp Çankırı'ya doğru ilerliyoruz. Ben ve eşimin Çankırı'yı ilk ziyaretimiz olacak. Eşimin yıllar öncesinden tanıdığı kaderin bir şekilde buralara savurduğu arkadaşlarını da görme arzusu  var. Planlanmamış bir gezinin bize bırakacağı tek şey görebildiğimiz ve gezebildiğimiz kadarından zevk almak olacak. Şehrin girişine üç sütun üzerine atılmış bir kemer koymuşlar. Daha önce demiryollarıyla pek seyahat etmemiş birisi olarak bu şehirden geçen demiryolunu ilk kez görüyoruz. Şehrin girişi pek yerleşik gözükmüyor. İlk önce Çankırı Kalesi'ni ziyaret etmek istiyoruz. Şehrin büyükçe bir mezarlığı var. Birkaç kapısı olduğundan her kapıya bir isim vermişler.  Kaleye gidecek bir yol ararken yanlış sokağa girdiğimizde şehrin gerçek sahipleri olan insanlara rastlıyoruz. Dar sokaklar, hizmetten uzak görünümleriyle karşımıza çıkıyorlar.  Yanlış yola girdiğimizi anlayıp geriye dönüyoruz. Şehrin göbeğine konulan hipermarketin önüne park ederek içeriye giriyoruz. Oysa bu tür AVM lerin kesinlikle şehir merkezinden uzak bir yerlerde inşa edilmeleri gerektiğini okumuştum. Tamamen tüketim psikolojisine sahip ve tükettikçe mutlu olan simaların dolaştığı işyerlerinin önünden geçerek en üst kata çıkıyoruz. Öğlen ezanı okunalı fazla olmadı. Öğlen namazlarını eda ettikten sonra biz de o insanların arasında yerimizi alıyoruz. Çalan telefon bizi o ortamdan az da olsa uzaklaştırıyor. Eşimin arkadaşlarından biri arıyor. Kısa bir konuşmanın ardından çok kısa zamanda yanımızda oluyor. Eşimin arkadaşını görünce yüzünde oluşan mutluluk ifadesi bu gezimizin benim açımdan amacına ulaştığının belirtisi oluyor.  Planlamadığımız ama bize karşılaması itibariyle çok güzel bir eve misafir oluyoruz. Uzayıp giden binalara inat müstakil bir ev  ve yemyeşil bir bahçe. Şehrin göbeğinde bu haliyle kalabilmesi için ayrı bir mücadele gerektiren durum. Sonrasında hoş muhabbetlerin olduğu, anıların paylaşıldığı sıcak ev yapımı yemekler...


Arkadaşımızın dünya tatlısı, uykudan daha sessiz ve uyuyandan daha teslimiyet içindeki kızı Zeynep Nisa ile eğleniyoruz. O da bizim gibi akşam gelecek yolcuyu bekliyor. Konuşabilse babasını beklerken dolup dolup boşaldığını anlatacak ama yaşı konuşmak için erken. Murat Bey ile ilk kez tanışacağız. Ortak noktalarımızın olduğunu duymak beni daha da heyecanlandırdı. Balık tutmak sadece bir eğlence değil bir terapi yöntemidir diye düşünenlerden birisi de o... Derken yolcumuz geliyor. Sıcak güler yüzlü bir ev sahibini bekliyormuşum meğer. Tanıştık, kaynaştık ve konuştuk. İyi bir arkadaş daha edinmiş oldum. Çamlarla örtülü serin ve bahçeye bakan balkonda sohbetlerle çay içtikten sonra yola çıkma kararı alıyoruz. Yaklaşık bir saatlik yoldan sonra evimize varıyoruz. Damaklarımızda ve belleklerimizde hoş bir haz bırakan bu gezi ikimizi de tatmin etmiş durumda. Yurdumu yeniden keşfeder gibiyim.



Bekir Kale Ahıskalı
Gezilerimizden Notlar-6
28 Nisan 2012

22 Nisan 2012 Pazar

Hüzünlü





Hüzünlü

Hüzünlü baktığın aynalardan
Gözlerime cam kırıkları dökülür
Yüzünde bir tebessüm solsa
Ümitlerime salalar okunur

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-35

17 Nisan 2012 Salı

Suyunuza hükmetmeye geldim





Suyunuza hükmetmeye geldim

Alevden bir gergef gibiydi bakışların. Gözlerinden yükselen bir cazibe akıyordu. Kirpiklerin yüzüme gül yağdırırken, saçlarımdan Palandöken rüzgarları geçiyordu. İçinde yangınlar barındıran solukların vardı senin. Ellerim mevsimlerinde dolaşıyorlardı.

Boğazını çevreleyen zincir, koynuna sığınan kolye kadar bahtiyarım artık. Aynalar artık boş ve dalgın kalmayacaklar. Kalplerimizin mehtabı düşecek onlara. Soluklarım geldi diye rüzgarlar kendi dağlarına dönecekler. Bundan böyle hepsi de doğurgan olacaklar, hiç bir döngü kısır kalmayacak.

Toparlanın ey Yusuf'un içine atıldığı kuyu kadar derin arzular!

Suyunuza hükmetmeye geldim.


Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki olacaksın-2
23 Ağustos 2011

Şamhi'de bir akşamüstü



25 Ağustos 2011


Şamhi'de bir akşamüstü

Bir akşamüstü
Şamhi'de görmüşler gözlerimi
İçinde su yangınları
Buyurgan gözlerine el pençe
Bir secde düşkünü başım dik
Dudaklarım varlığınnı şükründe

Bir akşamüstü
Şamhi'de görmüşler gözlerimi
Papatya parmaklı ellerinde
Tas tas su içerken
İkimizde
Yeni söktüğümüz aşk alfabesinde
İki harf olmuşuz yanyana
Sen Elif
Ben Be
Te-rlemiş düşlerimiz
Se-vinçlerimiz çelikten
Cim-rileşmiş ayrılıklar
Ha-yat vermiş vuslatlara

Bir akşam üstü
Şamhi de görmüşler gözlerimi
Vuslata bir elif miktarı uzakmışız


Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki olacaksın-4
25 Ağustos 2011

Söyleyecek sözü olan bir yüreğim var





Söyleyecek sözü olan bir yüreğim var

Merakımın öncülüğünde akıp giden sevdamın peşine düşüp adeta bu şehrin sokaklarına akıyordum. Niyetim neresinden yakalandığımı çok iyi bildiğim bir aşka teslim olmaktı. Şehrin güneşe kapalı düğmelerini bir an önce çözüp sevgiliye sıcak bir gün sunmak için vaktin erkeninde gelmiştim. Geceden kalma serinlik dudaklarımı yalayıp kurutmaya başlamıştı. Hani başka bir şehirde dudaklarını diliyle bu kadar sık ıslatan, nemlendiren insanlar görsem niyet okuyuculuğuna girişecek hiç de narin ve kibar olmayan bu sert iklimin insanlarının karşıdakine mesajlar verdiğini düşünecektim.

Buluşma noktamıza doğru yol alırken aşklara uzak, arzuların kabalığına alışık bu şehirde belli ki nezaketsizlikten kalma durumlardan sebep insanlar henüz uyanmamışlardı. Günün erken saatlerinde sizi bir yere taşıyacak arabaların olmaması yine bu şehrin toplum yapısında sezdiğim başkalarını değil kendisini mutlu etme bencilliğinin yansıması olsa gerek.

Ben yürüdükçe lastikleşip uzayan bir caddeden geçerken kendimi güneşe yürüyerek giden bir adam diye tanımlıyordum. Öyle de oldu. Ben dağın zirvelerinden koşarak inen soğuk havaya inat yanmaya başlamıştım.

O ise aynı caddenin diğer başından o vakur, başının dikliği ile dağları utandıran, ak sütten daha ak alnıyla, topraktan daha mütevaziliği, baharda açan gülleri kıskandıracak güzelliği, tüm iklimleri teninde barındıran mahareti, bir bakışa okyanusu sığdırabilen başarısıyla çıkıp gelecekti.

Beklerken acı çeken yüreğim, heyecandan fazla tepinen kalbim, karnımda tarifi imkansız düğümler atarak yangınlar çıkaran gönlüm… İşte benim bütün varım/yokum bu…

Sevgili!
Çok şükür ki uğruna seven, acı çeken, yanan, söyleyecek sözü olan bir yüreğim var. Ya o da olmasaydı…

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-8
3 Eylül 2011

Gözlerinin dibini bulduğum an



Gözlerinin dibini bulduğum an

Bana aşkı öğreten tebessümleri, bir bakışına dilenci eden gülüşleri vardı. O gülünce kale kapılarım ardına kadar açılırdı. Gözlerini kapamasını söyledim çünkü o bakarken yapamayacağım bir şeyi yapmak istiyordum. Gözleri gözlerime değerse kalbim bedenimi sarsabilir, dizlerimin bağı çözülür ve dizlerinin dibine yığılabilirdim.

Dönen dünyada dönmeyen tek şeydi kavlim. Gözlerini kapadı ellerimi arkadan öne doğru uzatıp boynunun önünde halka yaptım. Bitmesini hiç istemediğim ama gücüm tükenmeden bitireyim dediğim bir acelecilikle sürekli gönül çukurunun önünde duracak zincirin uçlarını birleştirdim.

O kolyeyi vitrinde gördüğüm ilk an boğazın iki yakasını andıran boynuna çok yakışacağını düşünmüştüm. Üzerine de dudaklarına en çok yakışan en içten temennimizi yöresel bir yanlışlıkla “iy ki olacaksın” diye yazdırmıştım.

Koca şehir şahit olmak için oradaydım. Ve yine koca bir şehir şahittir buna benim en mutlu olduğum an gözlerinin dibini bulduğum andır.

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki olacaksın-9
05 Eylül 2011

Bir garip göçebe





Bir garip göçebe

Sana yürürken, koşarken yıllar yıllı
Gülebildiğim günler üç-beş gün sayılı

Ruhunu arayan bir garip gezgindim ben
Aşka icazet aldım okyanus gözlerinden

Keşke bir değer olsam ayağının tozunda
Bir damla su olsam gözlerin deltasında

Taşlaştı topraktan da kırılgan hatıralar
Beyaza boyandı ömrüm kayboldu tüm karalar

Çok uzaklardan vurulup gül cemali yüzüne
Kulaç attım, kürek çektim ruhunun denizine

İstemem sensizliği sultan olsam Mısır’a
Ben sana kul olayım yürüt beni ardın sıra

Sen tenha bir adımdın, oysa ben çok yürüdüm
Uğruna dağlar aştım, düştüm, kalktım, büyüdüm

Kahkahalar burcunda hem ağayım hem beyim
Ruhuna doğru yürüyen bir garip göçebeyim

Tanyerimde gülücükler, sabahımda tebessüm
Düşlerim çığlık çığlık, arşa çıkıyor sesim


Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-13

Kaf Dağı'ndaki mutluluk



Kaf Dağı'ndaki mutluluk

(Eşime)

Bir üveyk kanadına takılsa da mutluluk
Bir kartal pençesiyle söker yine alırım
Kaf Dağının arkasına bırakırım firakı
Anka gagasına takarım çeker yine alırım

Bir güzel göz içine sırlasalar sevdayı
Beyinlerden sıyırıp atsalar da hülyayı
Hayırlara yorup kabus dedikleri rüyayı
Her uykuma sokarım, bakar yine alırım

Kah kına olur yakılırım bir gelinin eline
Kah dua olur takılırım bir müminin diline
Ümitlerin yıkılıp, tükendiği günün birine
Güneş olur doğarım, yakar yine alırım

İçimdeki kara sevdayı yere göğe yazarak
Ferhat gibi tırnakla dağı taşı kazarak
Bazı zaman okuyarak, bazı zaman yazarak
Kitap edip yutarım, okur yine alırım


Tenimi kavursalar kor kızılı gibi güneşte
Etlerimi kaynatsalar gümüşten bir teştte
Bu gözler bir sana sevdalı bir sana mestse
Dolar dolar boşalırım, akar yine alırım
Ben senin yollarına çıka çıka yine alırım


Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-17

Kar Düşleri

Kar Düşleri


Karın bağrına çiçek nasıl düşerse yanarak
Öyle düştüm aşkına ben; gözlerine bakarak

Su unuttu toprağa giden eğri büğrü yolları
Yüzümü sıvazladı cennete kapı açan kolları

Ne yıldırım ne şimşek ne de bir kıvılcımdı
Bağrımda debelenen aşktan yana sancımdı

Tutup bir meleğin o ipek tenli ellerinden
Sıyrıldım bütün dert, kahır ve kederimden

Gölgeden doğan gövde misaldi bu sancılar
İnsanları geçtim gayri melekler kıskandılar

Koynuna karanfiller ektiğim o günden beri
Ellerime baksana kendi bedenimde serseri

Tüm gece yaşananlar senin de yadında mı
Yerinde mi dudaklar, bilmem ki tadında mı


Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-19

Yepyeni bir türküyüm ben



Bir ninniden doğurulmuş
Dudak dudak kundaklanıp
Dilden dile büyütülmüş
Yepyeni bir türküyüm ben
Dağdan dağa yankılanan
Taş bağrında yosunlaşıp
Yayık yayık çalkalanan
Yepyeni bir türküyüm ben
Yar saçından koku salan
Sevinçlerde tütsülenip
Matemlere ağıt olan


Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-20

Alkışlar





Alkışlar

Sanma bu alkış bir ömür tutulur durur
El elidir bu alkıştan da yorulur, durur

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-26

Uzak Yağmurlar




Serinleyemeyeceğim kadar
Sıcakmış gölgen
Siyah örtmüş üstünü
Sönmüş volkanmış gölgen
Uzak bir yağmursun şimdi
Islak ve serin
Düşündükçe serinliyor
Kirpiklerim
Ellerim

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-27

Yalanın celladı

Yalanın celladı

Bir yalanın çocuğu
Bin başlı olur
Onu da insan doğurur
Kesmekle bitiremezsin
Bir yalanın celladı
Onu itiraf etmektir
Bazı doğruları işitir insan
Yalanını duysam inansam der

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-36

Hüzünlü

Hüzünlü

Hüzünlü baktığın aynalardan
Gözlerime cam kırıkları dökülür
Yüzünde bir tebessüm solsa
Ümitlerime
Salalar okunur

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-35

Senfoni

Senfoni

Yokluğundan varlığın doğdu
Şimdi tüm mevsimlerimde
Sevincin senfonisi

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-38

Gelin çiçekleri

Gelin çiçekleri

Küçük avuçlarında
Koyu beyaz gelin çiçekleri
Seninle
Sessiz

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-37

Yalanın celladı

Yalanın celladı

Bir yalanın çocuğu
Bin başlı olur
Kesmekle bitiremezsin
Onu da insan doğurur
Yalanın celladı
Onu itiraf etmektir
Bazı doğruları işitir insan
Yalanını duysam inansam der

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-36

İçimizdeki Martılar

İçimizdeki Martılar

İçinden bütün renklerin geçtiği
Öylesine sessiz bir mevsim bilinir gözlerin
Oysa ben gözbebeklerinde akan deryalarım görürüm
Her bakışa senin hüznün
Her aynaya senin yüzün saklanır
İçerinde yitik kanatlı kuşlar çığlıklar atarken
Sen sevmek kadar sevilmeyi de öğrenirsin

Her gece şehrin sokaklarından geçerken
Dudaklarımda adın övgülenir sessiz ve derinden
Gözlerimden yalnızlığın kervanı yürür
Ayaklarım taşıyamaz başımdaki hayalini
Çömelir kalırım bir kaldırımın bağrına
Gözlerine bakacak olsa gözlerim
İçimdeki martılar kör olur uzaklığına kahrederken
Ben özlemek kadar özlenmeyi de öğrenirim

Beyaz bir dirilişe gebe kalır kirpiklerimiz
Güçlenerek çıkarız bağbozumu kem bakışlardan
Acının renkleri kaybolur gözlerimizden
Parmaklarımızdan yeni bir mevsim filizlenir
Azığını paylaşarak artırmış bir seyyah gibi
Tenlerimize ektiğimiz kokularımız
Başlarımızı döndürmeye başlar
Biz yaşamak kadar yaşatmayı da öğreniriz
İyi ki vardın
iyi ki varsın
iyi ki olacaksın deriz

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-39

Tutkularınız

Tutkularınız

İn içteni vurunca sizi canevinizden
En içteni kaynayınca ruhunuzda
Mısraları yetim bırakıp
Tutkularınızı yutkunursunuz
Midenizde bir ur gibi durur arzularınız
Yıldızlara basa basa kaçmak istersiniz
Bu kan şerbetini içmek zorunda kalırsınız
Yüreğinize yük olur sevdanız
Ölümü kucaklamak istersiniz
Gerdeğe girer gibi

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-47
 

Yüzmoru





Yüzmoru

Neyleyim aklanacak hali kalmamış
Yüzmoru renge bürünmüş dünya
Kirlenen vicdan mı akıl yol bulmuş
Günah yeri halinde en masum rüya

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-51

Sadakat Bozuğu Bir Renk



Sadakat Bozuğu Bir Renk

Bütün yeşilleri unutulan
Bir karpuz gibi hançerlenen
Bütün kırmızıları kesilen benim
Bedevi duygulu bir aşka peşkeş çekilen
Secdeden sonra kenara atılan seccade benim
Vakit aşk artığı bir vakit
Renk sadakat bozuğu bir renk
Duyguları çarmıha gerilen şairim
Elimden gelen tek şey budur
Bir kere kara toprağa baktı ya yüzüm
Belki bir aşk daha çıkar diye
Bitik aşkların neyi varsa topluyorum

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-5

E harfine yemin olsun

E harfine yemin olsun

Siyah kadar hür
Beyaz kadar esirim sana
Ol desen olur gönlüm
Yok desen solar benzim
E-harfini okutana/yazdırana yemin olsun ki
En güzel tilavet kadar seviyorum seni

Dört nala koşan yıldızlara biniyor
Ellerimle güneşe dokunuyorum
Gülüşün kadar yayılıyorum
Yüzünün yamaçlarına
Saçlarımı öpen yağmurlar gibi
Tenine doğru akarken
Her bakışında ok yiyorum
Hayaller/imi kurdurana yemin olsun ki
En güzel hayalim kadar seviyorum seni

Karanlıklarımı bozguna uğratmadan
Güneş gibi doğuyor, aydınlatıyorsun
Bastığın güllerimi incitmeden
Kısrak gibi koşuyor, geliyorsun
Sahramın akışkan ab-ı hayatı
Uyku çöllerimi ıslatıyor, yeşertiyorsun
Düşleri/imi gördürüne yemin olsun ki
En güzel düşlerim kadar seviyorum seni

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-57
Ekim 22, 2011
 

Yarınlarımızı getirmeye gidiyorum*

Yarınlarımızı getirmeye gidiyorum*

Gidiyorum
Gidiyorum demek içimden gelmiyor
Ama gidiyorum işte
Sanki ayaklarım beni taşımayacak gibi
Bağrımdan yüreğimi ellerimle söküp
Buselerimi avuçlarına bırakarak
Gidiyorum

Gidiyorum
Gidiyorum demek içimden gelmiyor
Ama gidiyorum işte
Karanlıkların bağrından aydınlığı söküp
Daha güzel yarınlar için
Demet demet muştular getirmek için
Gidiyorum

Gidiyorum
Gidiyorum demek içimden gelmiyor
Ama gidiyorum işte
Kar bürür kirpiklerimi
Yollar beyaz gelinliğini giyer
Açık kalır yatak odasının kapısı
Gözlerimde yine hasret bakışları birikecek
Yarım bıraktığım duyguları tamamlamak için
Bir gece yarısı beklemediğin bir anda
Yine pencereni tıklatacağım
Ama şimdi gidiyorum

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-65

Kelimelerce Aşk

Kelimelerce Aşk

Elif'i giyinmeyen kelime aşkı,
Elif'i soyunmayan kelime
Ayrılığı anlatamaz
Giyinik olmam bundadır



Bekir Kale Ahıskalı
Manima Düşleri-7
Temmuz 2011

İyi ki olacaksın



İyi ki olacaksın

Kapı çaldı sonra sen gittin. Ayaklarınla sürüdün götürdün ne varsa. Dudaklarım seriliydi ayaklarına ama sen aldırmadın basıp geçtin. Gözlerim kanarken bir köşe başında basıp geçtiğin dudaklarımı gönlünün kaldırımlarından toplayıp “gitme, aklım sende kalır” diye yalvarmak istedim. Dudaklarımı toplasaydım yüzüm bohçasını hazırlayan bir kız gibi kapıya dönük olacaktı.

Sağ yanıma dönüverdim öylece uzandığım yatakta. Gözlerimi açmadan kokuya doğru ilerliyormuş gibi düşündüm kendimi. Ellerim Bağ-ı İrem’de gibiydi. Yarı açık bir düşten özgür bir dünyaya uzanmıştım birden. Ürkekliğim kınından çıkan ellerime onları kınar gibi bakıyordu.
Neresinden dokunsaydım taşacaktı bu okyanus. Öyle yapmak istemedim. Taşmasın diye gözlerimi açmadan öylece durdum.

Anladım ki Sevgili ben seninleyken okyanusu gözlerime sığdırabiliyordum.
Şimdi bana tüm karalar su ver diye yalvarsın.

İyi ki varsın ve iyi ki olacaksın.

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-1

Uzak Yağmurlar

Serinleyemeyeceğim kadar
Sıcakmış gölgen
Siyah örtmüş üstünü
Sönmüş volkanmış gölgen
Uzak bir yağmursun şimdi
Islak ve serin
Düşündükçe serinliyor
Kirpiklerim
Ellerim

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-27

Başıma kar yağıyor

Başıma kar yağıyor

İçime baharı getirenden sebep
Başıma kar yapıyor
Heybesi umut dolu bir yolcuyum ben
Hiçbir fırtına yolumdan edemez beni
Boşuna kar yapıyor

Kalbime hançer gibi giren her uzaklık
Şahdamarımdan daha yakın vuslat oluyor
Sedef kabuğu güneşin koynundan alıp
Parmağıma geçirdiğim yüzük
Bana geleceği müjdeliyor
Kaç ayrılığı öldürdüğümü bilmeden
Başıma kar boşuna yapıyor

Ben ki alfabesini söküp hazanın
Adına bahar denilen
Yani bir dil belletmişim sarartılara
Ben ki omuzlarıma binen ağırlıkların
Rakamlarını almışım
Yoluma çıkan her mani geç kalmıştır
Başıma kar boşuna yapıyor

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-66
 

Bir yaz günü

Bir yaz günü


Bir yaz günü
Gözlerime görünen güzelliğine kanıp
İnsanı kör eden aydınlığına doğru uçtum
Gözlerimle alevleri yalayıp
Ebabiller ülkesinden
Kanat kanat selam getirdim

Bir yaz günü
Doğum günü hediyemden çıkmadın sen
Temmuza doğru bakan gözlerine inat
Hazirana açıktı kolların
Adına özlem dedim, hasret dedim
Gün yarısı yüzünü
Şiirlerimde bekledim

Bir yaz günü
Tasalarımı kendimden soyUP
Kabirleşen bedenimi çatlatan
Çöl yangınımı söndürecek
Ölü ruhuma ruhundan yaşam üfledin
Bir diriliş soluğuydun
Ben ki ciğerlerimde seni bekledim
Toprak olsan ben yine seni içerdim

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki olacaksın-68

Kopan Parçalar

Kopan Parçalar


Bıyıkları buz kesen bir delikanlı
Güneş sıcak bakışlarında erirken
Kış meyvesi gibi dayanıklıyken
Sırtından sezilen bir soğuklukla
Bir gece baskınının izleriyle vurulur
Saçlarına uzanan elleri
Düz yollarda kalakalır
Ki elleriyle beslediği sadakatin
Kopan parçaları gırtlağına durur
Lokmalar har olur



Solukları zamanın başlangıcı sayan
Takvimlerden bir bir kopup
Yastıklara dökülen yaşam dakikaları
Kirpikleri kördüğüm eden bir nazarla
Kapı, pencere, duvar ve perdeler
Tüm kainatı bu birlikteliğe
Şahitliğe çağırır
Ki gözleriyle beslediği tebessümün
Kopan parçaları gözlerine durur
Tebessümler kor olur


Kundaklardan kaçıp gider saflık
Başını ellerinin arasına esir eden
Bir sızıyla gözleri ağlamaya durur
Yeni doğum günü gelmeden daha
Eski yaşını unutmak ister
Peri masalı gibi anılırken aşkları
Dağların başından kopan
Yanardağlar üzerine fışkırır
Geçmek bilmeyen aşk nöbetindedir
Ki ayrılık bir kızın istemediği tek çeyizdir
Kopan parçaları dizlerine durur
Şehrin ışıkları söner
Karanlıklar üzerine boşanır




Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-70
Aralık 2011

Çığlık

Çığlık

Eleminden yırtılsa da düşler
Zaman takvimlerde dursa da
Güneşin battığı yerde değil
Sesin çınladığı yerde beklemeli insan

Öyle sevda taşımalı ki omuzunda
Bütün kötülükleri silen bakışla
Soluklarını ezberletmeli hayata
Tarihe masum bir isim bırakmalı insan

Elleriyle boğmalı karanlıkları
Perdesini aralamalı rahmet denizinin
Damlaya da deryaymışçasına şükretmeli
Affına intikamı sığdırabilmeli insan

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-71
 

Eski

Eski

Eski utanmalarımız da kalmadı
Ad utanç bakış utanç ses utanç
Örgüleri bileklerimize dolanan
Almaz aldırmaz mı yakarışımıza
Giden bakışlarımızla sararırdı da
Kalandaki hazan rengi nedendir bilmem


Eski yutkunmalarımız da kalmadı
Kim silecek avuçlarımızdaki yazıyı
Nedir bu gözlerimizde tepinen karartı
Bakış mı kirlendi yoksa baktığımız mı
Bir yarasa kadar sever olduk geceyi
Eski suskunluklarımız da kalmadı
Bizi sağır eden kendi avazımızken
Dilimizdeki kimliksiz ağıt susar mı bilmem

Bildiğimiz bir şey varsa eğer o da
Geldiğimiz gördüğümüz sevdiğimizdir



Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-72
 

Ummak

Ummak

Mezar umuyorsa beni
Bozmasınlar geleneği
Önce iyice yıkasınlar
Sonra beyaz giydirsinler
Tahta bir ata bindirip
Gelin gibi, akşam olmadan
Kimse saçını başını yolmadan
Gülümseyerek uğurlasınlar
Yorgunluğum diner belki
Yıldızları yatarak seyrederim
Mezar umuyorsa beni

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-74
Şamhi 04,2012

Oyalandık





Oyalandık

Aşktan çaldık 
aşka çaldık

Biraz güldük
çok ağladık

Kahi gerçek
kah yalandık

Masal bu ya
bitti rüya

Döndü dünya
oyalandık

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-79

Çileler ve Yüzük

Çileler ve Yüzük

Başım yine ellerimin arasında
Beyazlığımı saçlarımda taşıyorum
Gülen bir resmin asılı gözlerimde
Gökyüzünde ocağı yeni terketmiş duman
Parmağımda özgürlüğün sembolü yüzük
Başım yine ellerimin arasında


Beni kim anlayabilir... siz mi...
Kulağımda çalınan ayrılık türküsünden
Bir ata kamçı olacak kadar sözler duydum
Dizlerimin ferini tüketen nazara inat
Çıban başı kadar umut taşımak isterdim
Ayrılığı büyümekten kim kurtarabilir
Beni kim anlayabilir... siz mi...


Bilmiyorum kimim ben
Yetim mi... sahipsiz mi... öksüz mü...
Gözlerimin aydınlığı mı sönüyor yoksa
Sönen yetim kalan bir yıldız mı
Taş yastık mı yahut ateş midir gel diyen
Önemli kişi miyim ki... neden çağrılıyorum
Bilmiyorum kimim ben


Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-73

Ummak

Ummak

Mezar umuyorsa beni
Bozmasınlar geleneği
Önce iyice yıkasınlar
Sonra beyaz giydirsinler
Tahta bir ata bindirip
Gelin gibi, akşam olmadan
Kimse saçını başını yolmadan
Gülümseyerek uğurlasınlar
Yorgunluğum diner belki
Yıldızları yatarak seyrederim
Mezar umuyorsa beni

Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-74

Şimdi

Şimdi

(Elif'e)

Şimdi çocukluğumu elime almanın tam zamanıdır
Gözbebeklerime yarınların muştusunu yazardım
Ölüm bilmeyen hayallerden geçen düşler görüp
İçinde korkular barındırmayan koşular yapardım
Yokluğumu, yoksulluğumu daha iyi anlatırım diye
Kendi özgür ülkemin yanılmayan kahini olurdum


O zaman sol yanımda hiç solmayan hayalinle sen
Sağ yanımda yarınıma düşecek beyaz gülüşlerin
Aç karnımla yatırıldığım yatağımda kıvranırken
Burnumda yarın alacağım sıcak ekmek kokusunun
Mideme tokluk hissi veren kandırıkçı yayılışıyla
Kendi ümitvarlığımın faturasını kendim öderdim


Şimdi ben sana beyaz yalanlar söyleyemeden
Yarın diye bir zamanın varlığına inanmak istiyorum
O zaman benim bütün suskunluklarım kirlenmemişti
Şimdi bütün suskunluklarımda arındırılmayı bekleyen
El değmiş, göz dokunmuş, nazar edilmiş haller var
Yarınımız varsa eğer Elif sen de iyi ki olacaksın
Bütün zaman dilimlerinde ben yine seni severdim




Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-75
21 Ocak Kırıkkale
 

Bundandır

Bundandır

Alçaldıkça denizler
Eteklerinin altı gözükür
Kirlenmemişse dipleri
Eğilip saçlarını tarar güzeller
Dikleştikçe dağlar
Başlarının dumanı büyür
Gururdan değilse bu duruş
Yükseldikçe aklanır başları


Denizler dağların ayaklarını öpmezler
Dağlar denizin saçlarını koklarlar
Bundandır benim ha bire eğilişim


Bekir Kale Ahıskalı
İyi ki Olacaksın-77